3 Eylül 2015 Perşembe

İki fotoğraf arasında fark var mıdır?


Cevabı hemen söyleyeceğim; iki fotoğraf arasında hiç bir fark yok. Sadece içimizi yakmakla kalan belki kimimiz için gözlerinden birkaç damla yaş indiren bu görüntüler için sebep, içerik ve sonuç aynı...

Görüntünün birbirinden farklı iki fotoğraf karesine ait olması, sebeplerini ve nedenlerini asla değiştirmiyor.. Üstte evladını kucağında son kez taşıyan bir babanın yorumlanamaz görüntüsü ne ise aşağıda ülkesindeki iç savaştan kaçan (nereye, niye, nasıl kaçtığını bilmeyen hatta farkında dahi olmayan) evladımızın Türkiye sahiline vuran bizzat kendisi üzerinden bize verilen mesaj aynı.

Hayat, gözümüzü açtığımız, bilincimizi fark ederek kullanmaya başladığımız an ile ne zaman kapanacağını bilmediğimiz an arasında geçen salt süreden, vakit geçirmekten ibaret bir şey midir? Bu kadar basit mi? Bu kadar milyarlarca yıllık bir geçmiş, sistematik bir evren düzeni ve şimdilik dünya için öğrenebildiğimiz, yaşamın sürdüğü bir dünya alemi...

Başlangıç ve sonra bitiş. Her bir birey için aynısı... Başladı, yaşadı, bitti. Başladı, yaşayamadı, bitti.

Aklım, bu kadar basit olduğunu söylemiyor bana. Bu kadar ucuz, bu kadar sorumsuz ve bağlamsız bir sürecin içerisinde yer aldığımızı ve bundan sonra da bu şekilde sonsuza kadar süreceğini söylemiyor. Soruyorum; sebebi var diyor. Soruyorum; sorumlusun diyor. Soruyorum; yapılan iyiliğin karşılığı alınacak diyor. Soruyorum; yapılan kötülüğün karşılığı alınacak diyor.

Ne yani? Yaşam içerisinde cezalar neden var? Yapanın yanına, yaptıkları "kar kalsın" kim ister? Islah olsun, pişman olsun ya da cezası ne ise karşılığı bulsun diye cezalar verilmez mi?

Şimdi iki fotoğrafa da iyi bakın. Üstteki fotoğrafta bir babanın yerine koyun kendinizi bir de kefen içindeki evladın. Evladımın ölümüne sebep olanlar, yaptıklarının karşılığını yaşamları boyunca al(a)mayacaklar ise; neden nizami (kurallar ile örülü) bir yaşam sürüyoruz? Çocuk yaşımda, bana verilen yaşam hakkımı elimden alanlar, beni bu hale getirenler, yaptıklarının karşılığını yaşamları boyunca al(a)mayacaklar ise; neden nizami (kurallar ile örülü) yaşam sürüyoruz? Sürdürdüğümüz bu yaşamın bir anlamı kalır mı? Fakat yaşam "anlamlı" diyoruz. Anlam katıyoruz. Sorumluluk alıyoruz. Çünkü; bilinç altımıza bir hesap gününün var olduğu işlenmiş. Dünya yaratılmadan önce yaratıcıya sözümüzü vermişiz. O'na inanacağımıza, yaşamın ardından bir hesap günü olacağına ve herkesin yaptıklarının bir bir karşısına getirileceğine iman etmişiz. Tasdik etmişiz de ondan.... Onun için tüm insanlık, daha yaşamın başladığı ilk günden bugüne hayatını anlamlandırmıştır. İyi ile kötüyü ayırmak için kurallar koymuştur, cezalar belirlemiştir vs.

Kaldı ki bu hayatın sonrasında bir hesap günü yok ise, o zaman bu dünyada neden düzen içinde yaşıyoruz ki? İnsan bunu kendisine sormaz mı? O zaman hadi! Tüm insanlık makul sınırlarından çıksın, kuralları kaldırsın ve dilediği gibi umarsızca ve bilinçsizce yaşasın... Yer mi? Yemez...

O nedenle; evladımın ölümüne sebep olanlar da çocuk yaşımda bana verilen yaşam hakkımı elimden alanlar, beni bu hale getirenler de yaptıklarının karşılığını A-LA-CAK-LAR!!!

İçim bir nebze olsun rahat çünkü fotoğraftaki yavrularımızın da benim de velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır! (A'raf: 196)

İyi ki;
* Adaletsizliklerin,
* Zulme uğrayan masumların,
* Ana-babasız, evsiz bırakılan çocukların


hakkının sorulacağı bir hesap günü var... 


[Kıyame(75): 1-15]
1. Kıyamet gününe yemin ederim.
2. (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).
3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?
4. Evet bizim, onun parmak uçlarını bile  düzenlemeye gücümüz yeter.
5. Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.
6. “O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar.
7,8,9,10. Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.
11. Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.
12. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
13. O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.
14,15. Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.